İçeriğe geç

Mahkûmiyet Çorbası Tarifi

masa

Bu böyle gidecek sanırım. Hep böyle gidecek…
Devamlı bir oluş içinde bulunupta, hiçbir şeye yaramayan işler yaptığının farkında mısın? Peki, işe yarayan birkaç şey söyler misin? Hapsolduğun bedeninde saçların, gözlerin, sesin daha güzel olsa ne değişecek? İstediğin zaman kapıdan çıkıp tekrar dönemeyeceğine göre… Vücudunu kontrol etmen, ona sahip olduğun anlamına gelmez. Bedenine mahkûmsun!

Yağmur beklemek… Aşk soyunur yağmur yağınca. Nefesinden soğuk bir duman çıkar, sokak lambaları pus olur. Nasıl geldik buraya?

Kime faydası var okuduğumuz kitaplarımızın? Öğle arası yine nohut yemeği yiyeceğiz. Ne kadar paramız olsa da, menüde o her zaman olacak. Olmasa da idealar dünyasında var olacak. Nohut yemeğine mahkûmsun!
Ya genel tuvaletlerin kapısındaki pipo resmi? İçeride sigara içmek yasak. Bundan, sigara içilmez ama pipo içilir mi? Yoksa pipo içen insanlar buraya girebilir mi, anlamalıyım? Sigaramın kalmadığının farkına vardım… Anlaşılmazlığa mahkûmsun!

Ölürken yanımda olma, seni bırakıp gidemeyeceğimi biliyorsun. Öldükten sonra uğra. Soğuk alnımı öp… İşte gidiyorsun.

Hep böyle gitmeyeceğini hissettiğinde veya değişikliğe dair ufak bir belirtide de rahatsız oluyorsun. Yine kanepelerin yerleri değişmiş, eski yerine alayım. Denizler mi yükseliyormuş? Daha önce hiç ıstakoz yemedik, nasıl olacak ki? Durumdan muzdaripsin ve düzeninin değişmesini istiyorsun. Değişiklikte ise tedirgin oluyor, düşmanlık besliyorsun. Sen ne yapıyorsun? Ne’den mutlu olamıyorsun? Çelişkilerine mahkûmsun!

Sırf senden daha fazla yaşadı diye, yaş saygısı yaparsın. Saygı, kişinin ölüme yakın durduğu için mi? Tecrübe önemliyse, ölüme yakınlık ile tecrübe arasında doğrusal bir orantı olduğu için mi? Yoksa ölüm, yaşamdan daha saygı duyulur bir kavram olduğu için mi? Cansız ile ölü ayrımını da yapmak gerekir elbette. Saygı duymaya mahkûmsun!

Ne kadar oldu? Fırından ekmek almayalı? Kokusunu duyup, kayıtsız kalmayalı? İçimdeki çocuklar ise zillere basıp kaçıyorlar…
Sınırsızlık içinde sınırlı bir varlıksın. Nedenli olma, sonlu olmaktan gelir. Sebep, sebepliden de daha değerlidir.
Kendi yapay sınırlılığının çizgilerini aşınca pişmanlığın verdiği hazzı hatırlarsın. Kursa yazılırsın, gitmezsin. Spora başlarsın, atlatırsın. Diyete girersin, bozarsın. Sigara içilmezin altında fotoğraf çektirirsin. Sınırlılık içinde sınırlılık tesis edip, bunu deldiğinde mutlu olursun. Mutluluk nedir? Senin için neyi ifade eder, yoksa ifade edilen midir? Kötüye yaklaşmak insani bir dürtü mü? Aynı sınırlamaları delme işini- iyi için de örneklendirebilir misin? Sınırlılığa mahkûmsun!

Sen bir naif keman taksimi. Küçük kızarmış ekmek, üzerinde hardal. Yağmur sesini duymak gibi. Uykuya dalmadan önce, tüm günümü düşünmekte idi.

Bir –şey’in normal olduğuna kim karar veriyor? Normal, sokaktaki insanın algılama düzeyi ve beğenileri midir? Bunun günlük olarak değişmesi de mümkün. İmajı hayalimizde belirmeyen, herkesin üzerinde anlaşamadığı sözcükler, kavram ifade edebilir mi? Normal olan, o toplumdaki ortalama değerler mi? Ortalaması alınamayan değerleri ne yapacağız? Normal için diğer insanlara mahkûmsun!

-Neye bakıyorsun?
-Mars yüzeyine, güncellenmiş.
-Niye bakıyorsun?
-Merak ediyorum.
-Neden merak ediyorsun?
-…

Hep bir uzaklaşma ile kopuş. Hep başka diyarları seversin. Gidecek yerin kalmadığında ise aşk olma eğilimine girersin.

Ağaç dibine neden izmarit atarsın? Ağacın yer üstündeki, köküne en yakın noktasını kirletmek neden? Bir yaşam sızıntısı, fışkırma olduğu için mi? Bu, canlılığa düşman olduğun anlamına da gelebilir. Canlılığın değişim içinde olduğunu ve elindeki çöpün, canlılık içinde formlanacağını da düşünmüş olabilirsin. Düşünseydik bilirdik. Bilmek, her zaman düşünmeyi gerektirmeyebilir. Kendi kötülüğüne mahkûmsun!

Akademisyen, asker, yönetici veya halktan biri. O mikrofonun başına gelince see-aahh yaparsın. Akustik biliminin incelikleri veya sustainin ölçülmesi mi? İlk olarak kim bunu denedi? Sonra nasıl senin lügatine girdi? İletilerini ne kadar az kayba uğratarak hedefine ulaştırırsan, o kadar doğru anlaşılırsın. Başlamadan önce öksürürsen de sesini yorarsın. Elektronik bir kanaldan düşüncelerini net olarak izah edebilmek için ayvadan ilk ısırıktır see-aah. Hem sözcüklerine hem de komiğine mahkûmsun!

Mahkûmsun, özgürlüğüne…
Daha fazla ile yetinmek belki niyetin. Belki de uçan kelebekleri komaya sokmak. Aynı dilleri konuşan insanların anlaşamadığı bir dünya. Solunmuş nefesleri tekrar soluma. Anlamın dipsizliğinden korkup, gökyüzüne baktığımız için pisliyor o kuş kafana!

Senin dünyan ile onların dünyası arasındaki çatışmalar ve anlaşılmazlıklar… Tatları karışmadan aynı kazanda pişmek gibi. Sonunda lezzetsiz, başarısız bir yemek! Düşün bakalım. Bulantının nedeni mahkûmiyet mi?

Son olarak şunu kesin olarak biliyoruz. Şiirlere mahkûmsun!